İsrail, tarihsel olarak bölgedeki en güçlü askeri gücü olarak tanınmakla birlikte, son günlerde yaşanan gelişmeler, ülkenin savunma sisteminin ne denli kırılgan olduğunu gözler önüne serdi. Özellikle ABD'nin sağladığı destek olmadan geçen son 10 gün, İsrail'in füze kalkanını zayıflattı. Bu durum, Orta Doğu'daki jeopolitik dengeleri sorgulamaya açarken, İsrail'in ulusal güvenliğini tehdit eden yeni bir boyut kazandırdı.
Son günlerde, özellikle İran'ın nükleer programı ve Hamas gibi grupların artan tehditleri, İsrail için alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Her ne kadar İsrail, kendi iç savunma güçleriyle bu tehditleri aşabileceğine inanıyor olsa da, ABD'nin sağladığı gelişmiş silahlandırma ve istihbarat desteğinden yoksun kalmak, ülkede büyük bir kaygı yarattı. 10 gün boyunca, ABD'nin askeri yardımının kesildiği bu dönemde, İsrail'in hava savunma sistemlerinde yaşanan zayıflamalar, ülkedeki askeri liderlerin alarm zillerini çaldırdı.
Ekonomik ve askeri açıdan bağımlı olduğu ABD ile anlaşmazlıklar yaşanması, İsrail'in stratejik planlamasını da olumsuz etkiledi. Hava savunma sistemlerinin çocukluk çağlarındaki gibi işlevselliğini kaybettiği bu dönemde, İsrail, muhalif grup ve devletlerden gelen tehditlerle başa çıkmak zorunda kalıyor. Özellikle, F-35 uçakları gibi yüksek teknolojiye sahip askeri teçhizatların tedarikinde yaşanan gecikmeler, siyasi liderlerin finansal kaynak bulma konusundaki sıkıntıları da gözler önüne serdi.
Geçmişte, ABD'nin İsrail'e sağladığı askeri destek, bölgedeki dengeleri büyük oranda korurken, bu tür aksaklıklar, İsrail’in savunma stratejilerini derinden etkilemişti. Daha önce, benzeri bir durum yaşandığında, bölgede yaşanan çatışmaların arttığına tanıklık edildi. O zamanlar, ordunun moral ve motivasyon kaybıyla birlikte, askeri harekâtların etkinliği düşmüş ve sivil kayıplar artmıştı. Bugün geçilen bu kritik dönemde, aynı kaygılar yine ön plana çıkıyor.
İsrail’in güvenliği, yalnızca askeri donanım ve teknolojik üstünlükle değil, aynı zamanda diplomatik ilişkilerle de şekilleniyor. ABD ile olan ilişki, Orta Doğu’nun politikasında merkezi bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla, Washington ile yaşanan gerginlik, sadece askeri yardımların kesilmesiyle sınırlı kalmayıp, gelecekteki işbirliklerini de tehdit edecek bir durum ortaya çıkarıyor. Orta Doğu’da süregelen gerginlikler ve artan düşmanlık hissi, uluslararası arenada İsrail’in karşılaşacağı zorlukları artırıyor.
Bütün bu gelişmeler, İsrail’in hem askeri alanda hem de uluslararası platformda daha dikkatli haneye dönmesine yol açtı. Sadece füze kalkanlarının zayıflığı değil, aynı zamanda yaratılan güvenlik boşluğu da, gelecekte çıkabilecek çatışmalara kapı aralıyor. Özellikle İran’ın nükleer programının devam etmesi ve Suriye’deki gelişmeler, İsrail’i daha temkinli hareket etmeye zorlayacak gibi görünüyor. Bu süreçte, İsrail’in güvenlik stratejilerinde köklü değişikliklere gitmesi kaçınılmaz hale geldi.
Özetle, ABD’siz geçen bu son 10 gün, İsrail’in askeri ve diplomatik zaafiyetlerini ortaya koymuş durumda. Uluslararası ilişkilerde yaşanan belirsizlikler, gelecekte hem askeri hem de sivil alanlarda kayıplara neden olabilir. Bu durum, yalnızca İsrail için değil, tüm Orta Doğu için tehlikeli bir süreç olarak değerlendirilmektedir. Gelecek günlerde atılacak adımlar, bu jeopolitik dengenin nasıl şekilleneceği üzerinde belirleyici bir rol oynayacaktır.