İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Bilim Kurulu, son dönemde yaptığı açıklamalarla İstanbul’un deprem riski ve hazırlıkları hakkında önemli bilgiler paylaştı. İstanbul’un, Türkiye’nin en kalabalık ve dinamik şehri olması dolayısıyla deprem tehlikesi, hem yerel hem de ulusal düzeyde büyük bir endişe kaynağı. Bilim Kurulu'nun hazırladığı rapor, bu riskin ortadan kalkmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Kurul, yaşanabilir bir İstanbul yaratmanın ancak bu riskleri doğru bir biçimde yönetmekle mümkün olabileceğini belirtiyor. Yapılan bu açıklamalar, halka ve yetkililere önemli sorumluluklar yüklüyor.
Bilim Kurulu, İstanbul’un yıkıcı bir depreme hazırlığını artırmak amacıyla, 2023 yılı hedefiyle çalışmalar yürüttüğünü duyurdu. Kurul, pazartesi günü yaptığı toplantıda, İBB’nin deprem stratejileri ve acil durum planları hakkında bilgiler paylaşarak, ne denli hazırlıklı olduklarına dair verileri sundu. İstanbul, 17 Ağustos 1999 depreminin ardından ciddi anlamda bir bilinçlenme yaşadı. Ancak, bu olayın ardından geçen yıllarda yapılan incelemeler ve araştırmalar, depremin yaşanabileceği risklerini gözler önüne serdi. Bilim Kurulu, İstanbul’un tarihi yapıları ve mevcut bina stoku üzerinde yapılan analizlerin, özellikle eski ve güçlendirilmemiş binaların ciddi risk taşıdığını ortaya koyduğuna dikkat çekti. Kurul, şehircilik politikaları ve daha sağlam yapıların inşası konusunda ısrarcı olunmasını tavsiye etti.
Deprem riskinin yönetilmesi için mali desteğin artırılması gerektiği vurgulandı. İBB’nin yürüttüğü projelerin yanı sıra, özel sektörden de yardımlar alınması gerektiği belirtildi. Bilim Kurulu, İstanbul obyektifinde yıkıcı bir depremin tekrar yaşanabileceği olasılığına karşı bir dizi kamuoyu farkındalığı projesinin hayata geçirilmesi gerektiğini savundu. Bu projeler arasında, halka açık bilgilendirme seminerleri, deprem tatbikatları ve eğitim programları yer alıyor. Kurul, İstanbul’un bu açıdan vatandaşlarını bilinçlendirmek üzere atılacak adımların önemine dikkat çekti.
Sonuç olarak, İBB Bilim Kurulu'nun raporu, İstanbul’un bir deprem şehri olarak, her an hazırlıklı olması gerektiğini bir kez daha gösterdi. Bilimsel verilerin ışığında atılacak her adım, İstanbul’un güvenli geleceği için kritik öneme sahip. Kentin hem bir yaşam alanı hem de tarihi bir değer olarak korunması, tüm paydaşların birlikte çalışmasını gerektiriyor. Deprem riski hiçbir zaman gölgede bırakılmamalı; sürekli bir bilinç ve hazırlık içinde olunmalı. Şehirde yaşayan herkes, bu konudaki sorumluluklarını unutmamalı ve gerekli önlemleri almalıdır.