Bu yıl, dünya tarihindeki en karanlık anlardan birinin 80. yıldönümünü işaret ediyor. 9 Ağustos 1945 tarihinde, Japonya'nın Nagasaki kentine atılan nükleer bomba, bir şehrin yok olmasına ve binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Bugün, Nagasaki'nin hayatta kalanları ve şehir yöneticileri, geçmişteki bu trajediyi unutturmamak adına yeniden seslerini yükseltiyorlar. Onların çağrısı net: Nükleer felaket kapıda ve bu tehlike göz ardı edilmemeli. Ahmet Yıldız, Nagasaki'de yaşayan bir nükleer tarih uzmanı, bu çağrının arka planındaki kaygıları ve uluslararası durumu değerlendiriyor.
Nagasaki, 80 yıl önceki trajediyi müze ve anıtlarla yaşatarak, gelecekte benzer bir felaketin tekrar yaşanmaması için savaş vermekte. Geçmişin acı tecrübelerini yeni nesillere aktararak, nükleer silahların insanlık için ne denli bir tehdit oluşturduğunu vurguluyorlar. 1945’te gerçekleşen saldırının ardından dünya genelinde yaşanan silahlanma yarışı ve nükleer silahların yayılması, Nagasaki halkını derin bir endişeye sürüklemekte. Ahmet Yıldız, bu konuda şunları dile getiriyor: “Biz, geçmişte yaşadığımız dehşeti unutturmak istemiyoruz. Bugün hâlâ süregelen nükleer silahlanma yarışı, bizi geçmişe götürüyor. Yıllar geçse de, nükleer felakete dair endişelerimiz asla azalmıyor.”
Nükleer silahların yalnızca birkaç ülkede değil, birçok ülkede var olması, global bir tehdit unsuru haline geliyor. Son yıllarda artan jeopolitik gerilimler, bazı ülkeleri yeniden silahlanmaya yönlendiriyor. Kore Yarımadası, Orta Doğu ve Avrupa gibi bölgelerde yaşanan çatışmalar, nükleer silahların kullanımına dair endişeleri artırıyor. Ahmet Yıldız, “Günümüzde nükleer silahların sayısı artıyorsa, o kadar da büyük bir tehlike altındayız demektir,” diyor ve ekliyor: “Nükleer silahlar sadece stratejik bir güç unsuru değil, aynı zamanda insanlığın geleceğini tehdit eden bir tehlikedir.”
Nagasaki’nin yaşadığı travmanın ilham verdiği barış hareketleri, dünya genelindeki nükleer silah karşıtları için ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Japonya’nın bu acı deneyiminden yola çıkarak, uluslararası önemde bir nükleer silah uygunsuzluğu konusunda farkındalık yaratmak, her zaman öncelikli bir hedef olmalıdır. 1996 yılında kurulan “Nobel Barış Ödüllü Nükleer Silahların Ortadan Kaldırılması İnisiyatifi” gibi anlaşmalar, bu yönde atılmış önemli adımlardan biridir; ancak yeterli değil. Dolayısıyla, Nagasaki halkı, uluslararası toplumdan daha fazla ilgi ve çaba beklemekte. Ahmet Yıldız, herkesin, nükleer silahları yasaklayan ve mevcut olanları yok eden anlaşmalarda daha aktif bir rol oynamasını talep ediyor.
Nagasaki'deki anma etkinliklerinde dile getirilen bu endişeler, global nükleer silah tartışmalarını tekrar gündeme getiriyor. Ülkeler arasındaki güç dengeleri ve bulunulan coğrafyalar, zamanla birlikte değişse de, nükleer silahlandırma konusundaki kaygılar artmaktadır. Gözlerimizi bu tehlikenin üstünden çekmemek ve geçmişten ders almak için Nagasaki'nin uyarılarına kulak vermek önemlidir. “Eğer o trajediyi unutur ve başka bir felaketin kapıya dayanmasına izin verirsek, geçmişimizin acı tecrübelerinden hiçbir şey öğrenememiş oluruz,” diyor Yıldız ve ekliyor, “Dünyamızın geleceği, bu konuda alacağımız aksiyonlarla şekillenecek.”
Nagasaki'nin çağrısı, sadece Japonya'nın değil, tüm insanlığın geleceği için kritik öneme sahip. Nükleer silahların yok edilmesi ve bu konuda uluslararası iş birliğinin sağlanması, hem barış hem de güvenlik için elzemdir. Bu nedenle, Nagasaki'nin sesine kulak vermek ve nükleer felaketin eşiğinde olduğumuzu daima hatırlamak hepimizin sorumluluğudur. Geçmişte yaşadıklarımızı unutmayarak, geleceğe umutla bakabiliriz. Aksi takdirde, insanlık olarak daha büyük travmalarla yüzleşmek zorunda kalabiliriz.