Son yıllarda Türkiye'de girişimcilik ruhu büyük bir ivme kazanmış, birçok yeni şirket kurulmuştu. Ancak, bu olumlu tablo, son zamanlarda yerini sıkıntılı bir duruma bırakmaya başladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2023 yılı itibarıyla kapanan şirket sayısında belirgin bir artış gözlemleniyor. Ekonomik belirsizlikler, artan maliyetler ve değişen pazar dinamikleri, birçok işletmenin faaliyetlerine son vermesine neden oldu. Peki, bu durumun arkasında yatan sebepler neler? Bu haberde, kapanan şirket sayısındaki artışı ele alacak, sebep ve sonuçları detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Türkiye'de son dönemde kapatma kararı alan şirket sayısının artması, birkaç temel nedene dayanıyor. Öncelikle, genel ekonomik durum ve enflasyon rakamları, işletmelerin sürdürülebilirliğini tehdit eden faktörler arasında gösterilebilir. 2023 yılının ilk çeyreğinde, Türkiye'de enflasyon oranının %60'ları aşması, şirketlerin maliyet hesaplarını alt üst etti. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler), artan girdi maliyetleri karşısında rekabetçiliklerini kaybetmeye başladı. Bu noktada, iş gücü maliyetlerinden ham madde fiyatlarına kadar uzanan bir dizi etkenin etkili olduğunu belirtmek gerekir.
Buna ek olarak, COVID-19 pandemisinin uzun vadeli etkileri de şirketleri zor durumda bıraktı. Pandemi döneminde birçok işletme kapandı veya faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldı. Kapanmanın ardından yeniden faaliyete geçen işletmeler ise eski müşteri sayılarına ulaşmakta zorluk çekti. Dolayısıyla, geçim sıkıntısı çeken birçok firma, ödeme güçlükleri nedeniyle faaliyetlerini sonlandırma yolunu tercih etti. Bu durum, sektörel bazda farklılıklar gösterse de genel olarak, birçok şirketin kapısına kilit vurmasına yol açtı.
Kapanan şirketlerin çok büyük bir kısmı, hizmet sektöründen oluşuyor. Restoranlar, kafeler ve turizm işletmeleri, en çok etkilenen alanlar arasında yer alıyor. Artan maliyetler, uygulanan vergi yükleri ve değişen tüketim alışkanlıkları, bu işletmelerin iş yapma kabiliyetini ciddi anlamda zorlaştırdı. Ayrıca, dijital dönüşüm sürecine ayak uyduramayan birçok geleneksel işletme de bu süreçte geride kaldı. Pazardaki rekabetin artmasıyla birlikte, dijital kanallar üzerinden rekabet edemeyen firmalar, mevcut müşteri portföylerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldı.
Öte yandan, üretim sektöründe de benzer bir tablo söz konusu. Hammadde tedarik sorunları ve artan enerji maliyetleri, birçok üreticiyi zor duruma soktu. Özellikle büyük işletmeler, uluslararası piyasalardaki hareketlilik nedeniyle fiyatlama ve maliyetlendirme stratejilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kaldı. Küçük ölçekli üreticiler ise bu belirsizlik karşısında oldukça kırılgan hale geldi. Sonuç olarak, bu durum, birçok işletmenin faaliyetlerine son vermesiyle neticelendi.
Özellikle 2023 yılının ilk altı ayında kapatan işletmeler arasında yüksek bir oran, tedarik zincirleri üzerinde olumsuz etkiler bırakmaya devam ediyor. İstihdam kayıpları ise bir başka önemli sonuç. Kapanan her bir işletme, aynı zamanda istihdam edilen kişilerin işsiz kalmasına neden oluyor. Bu da, ekonomik dengelerin daha da bozulmasına yol açıyor. İşsizlik oranlarının artışı, toplum üzerindeki sosyo-ekonomik baskıları da artırıyor. Tüketim alışkanlıkları değişse de, işsizlik rakamlarının artması, genel ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri derinleştiriyor.
Sonuç olarak, Türkiye'de kapanan şirket sayısındaki artış, yalnızca bir ekonomik problem olarak değil, aynı zamanda sosyal bir sorunu da görünür kılıyor. Hem girişimciler hem de çalışanlar açısından zorlayıcı bir dönem yaşanıyor. Öne çıkan bu durum, uyum sağlamayan işletmelerin geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Ekonomik istikrarın sağlanması, sürdürülebilir bir büyüme için hayati önem taşıyor. Uzmanlar, bu sorunların çözümüne yönelik adımlar atılması gerektiğini vurguluyor. Sonuç olarak, Türkiye'nin ekonomik geleceği ve iş dünyası, bu dönemi atlatabilmek için daha yenilikçi çözümler geliştirmeye ihtiyaç duyuyor.